Ruhun ve cesaretin taşlaştığı yer – Balbal taşları

7-10-2025, 13:07
Oxunub: 183
Çap et
Ruhun ve cesaretin taşlaştığı yer – Balbal taşları

Bakü – 07.10.25. Taclı Beyim /Türkel Media/: Türkler binlerce yıl önceden bugüne savaşçı bir toplum olmuştur. Cesarete ve kahramanlığa yüksek değer veren bir halktır. Türk toplumunun eski adetleri ve kültürel örnekleri bize bu döneme ait önemli tarihi bilgiler veriyor. Balbal taşları da bu adetlerden doğan, kahramanlığı ve ölüm sonrası hatırayı simgeleyen nadir eserlerdendir.

Balbal sözü eski Türkçede "deste" veya "hatıra" anlamına gelir, yani her balbal bir kahramanın veya bir olayın hafızasını simgeler. Bu taşlar aynı zamanda anıt işlevi de görürdü. Savaşta cesaret gösteren kişi hayata veda ettiğinde mezarının önüne balballar dizilirdi; her biri onun kahramanlığını ve öldürdüğü düşmanları temsil ederdi. Böylece balbal taşları hem fiziksel hem de manevi hafıza rolünü yerine getirirdi
Balbalların üzerinde çoğu zaman insan yüzü, ellerinde kılıç veya ok, içki kabı "çanak" ve bazen kuş figürleri tasvir edilirdi. Her detayın kendine özgü sembolik anlamı vardı. Kılıç cesareti, çanak misafirperverliği, kuş ise ruhun özgürlüğünü ifade ederdi. Bazen balballar daha soyut biçimlerde, sadece taş sütun veya işaretler şeklinde olurdu; bu da dönemin sanatsal zevkini ve dini görüşlerini yansıtırdı. Böylece balbal taşları sadece estetik değil, aynı zamanda "sembolik, dini ve sosyal mesaj taşıyan bir kültür eseri" idi
Türk halkları için ölüm son değil, başlangıçtı. "Yiğit ölür, adı kalır" ifadesi tam olarak bu dünya görüşünün ifadesidir. Balbal adın, cesaretin ve onurun taş hafızasıdır. Eski Türkler inanırlardı ki, yiğidin ruhu göğe, Yüce Tanrıya yükselir; balbal ise onun yeryüzündeki hatırasını korur. Böylece balbal hem yerin hem de göğün tanığı olur, yiğidin hayatını ve kahramanlığını gelecek nesillere aktarırdı

Balbal taşları yalnızca Orhun-Yenisey kültürünün izleriyle sınırlı değildir. Kazakistan, Kırgızistan, Altay, Tuva, Moğolistan ve Azerbaycan'ın çeşitli bölgelerinde balballar bulunmuştur. Özellikle "Gümbürstan ve Nahçıvan"da bulunan antropomorf insan biçimli balballar eski Türklerin kültürünün canlı izleri olarak değerlendirilir. Bu taşlar dönemin sosyal yapısını, savaş taktiğini, dini inancını ve günlük yaşamını yansıtan bir tür tarih kitabıdır.

Balbalların dizilişi de ilginçtir. Mezarın çevresinde sıra ile dizilen taşlar, binlerce yıl boyunca Türkün "ritüel anlayışını ve ruh inancını" korumuştur. Bilim insanları balbalların hem sanat eseri hem anıt hem de dini işlevi aynı anda taşıyan nadir kültür örnekleri olduğunu bildirir. Onlar gösterir ki, eski Türk toplumunda kahramanlık, cesaret ve hatıra anlayışı hayati öneme sahipti.

Balbal taşlarına dikkatle bakıldığında, sanki taş değil, tarih konuşur. O bakışların arkasında binlerce yılın mücadelesi, Tanrı inancı, toprak sevgisi ve insanın ebediyet arzusu vardır. Her balbal bir hayatın, bir kahramanın ve bir kültürün hatırasıdır. Onlar bize gösterir ki, hafıza kaybolsa da taş kalır.

Bugün biz o taşlara bakarken aslında kendi köklerimize bakıyoruz. Çünkü balbal sadece taştan yontulmuş bir figür değil; o, "Türkün hafıza kitabıdır". Taşta donmuş tarih, ama hâlâ konuşan tarih. Balbal taşları bize bir gerçeği hatırlatır. "Kimliğini unutma, çünkü hafızasını kaybeden halk kendi balbalını da kaybeder".