Tarihçi-bilim insanı, Birinci Türkoloji Kongresi'nin düzenlenmesine yol açan etkenleri anlattı![]() Bakü – 08.11.25. /Türkel Media/: Bakü'de düzenlenen Birinci Türkoloji Kongresi'nin 100. yıl dönümüyle ilgili bir dizi materyal yayınlanmaya devam ediyor. Azerbaycan Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi'ne bağlı A.A. Bakihanov Tarih ve Etnoloji Enstitüsü Tarih ve Etnoloji Bölümü Başkanı Tarih Bilimleri Doktoru Güllu Yoloğlu, AZERTAC'a verdiği röportajda Birinci Türkoloji Kongresi'nin düzenlenmesine yol açan etkenleri anlattı. Enstitü bölüm başkanı, 20. yüzyılın başlarının Rus İmparatorluğu'nun çöküşü ve Sovyet iktidarının kurulmasıyla birlikte karmaşık sosyopolitik olayların yaşandığı bir dönem olduğunu söyledi. 1917 Ekim Devrimi, Rusya'da çarlığın yıkılması ve Sovyet ideolojisine dayalı yeni bir devletin ortaya çıkması için gerekli koşulları yarattı. Bu köklü siyasi değişim, yalnızca ekonomik ve sosyal ilişkilerde değil, aynı zamanda kültür ve dil politikalarında da ciddi bir reform dalgasına yol açtı. Sovyet hükümeti, ulusal cumhuriyetler ve halklar için yeni bir "sosyalist kültür" yaratmak amacıyla alfabe, yazı ve eğitimde büyük ölçekli değişiklikler planlıyordu. Yeni Sovyet ideolojisi, ulusal halkları eski dini etkilerden, özellikle de Arap ve Kiril alfabelerinden uzaklaştırmayı amaçlıyordu. Arap alfabesi İslam kültürüyle, Kiril alfabesi ise Hristiyanlıkla ilişkilendirildiğinden, Bolşevikler onu "geri" ve "geçmişin bir kalıntısı" olarak görüyorlardı. Bu nedenle, 1920'lerin başlarında Latin alfabesine geçiş teşvik edilmeye başlandı. Bu yöndeki en önemli gelişme, 1926'da Bakü'de düzenlenen Birinci Türkoloji Kongresi'ydi. Kongreye 100'den fazla bilim insanı ve temsilci katıldı ve "yeni Türk alfabesine", yani Latin alfabesine geçiş konusu geniş çapta tartışıldı. Tarihçi-bilim insanı, 1917 Ekim Devrimi'nden sonra eski imparatorluk topraklarında yaşayan Türk halklarının ulusal ve kültürel uyanış sürecinin yeni bir aşamaya girdiğini belirterek, "Bu dönemde bilim, edebiyat ve kültür alanında yenilikler, ana dilde eğitimin örgütlenmesi ve ulusal yazı sistemlerinin oluşturulması önem kazandı. 1920'ler-1930'lar, Sovyet ulusal politikasının "Korenleşme" (yerelleşme) aşaması olarak nitelendirilir. Bu politikanın temel amacı, birlik cumhuriyetlerindeki yerel halkların dil ve kültürünün gelişmesi için koşullar yaratmak ve aynı zamanda bu süreci Sovyet ideolojisi çerçevesinde yönlendirmekti. Transkafkasya, Türkistan ve Ural-İdel halkları arasında Türkoloji bilimine ilgi önemli ölçüde artmış ve Türk halklarının dilini, tarihini ve etnografyasını inceleyen uzmanlar artmaya başlamıştı. O dönemde, ortak Türk kültür mirasının incelenmesi, yazı reformu ve Latin alfabesine geçiş konularında kapsamlı tartışmalar yürütülüyordu." ifadelerini kullandı. Alfabe. Yeni bir alfabenin benimsenmesi meselesi yalnızca teknik değil, aynı zamanda politik ve ideolojik nitelikteydi. Latin alfabesine geçiş, hem Türk halkları arasında kültürel entegrasyonu güçlendirmeyi hem de Arap ve Kiril alfabelerinden uzaklaşarak dini etkiyi azaltmayı amaçlıyordu. Bu yönde bilim çevrelerinde, özellikle Azerbaycan, Tataristan ve Orta Asya'dan bilim insanları arasında aktif tartışmalar yürütüldü. Sonuç olarak, 1926'da Bakü'de Birinci Türkoloji Kongresi'nin düzenlenmesi fikri ortaya atıldı. Kongrenin düzenlenmesinin amacı, Türk halkları arasında bilimsel iş birliğini güçlendirmek, ortak terminoloji ve alfabe konularını tartışmak ve aynı zamanda Sovyetler Birliği'ndeki Türk halklarının dil ve kültür politikasını sistemleştirmekti. Güllü Yoloğlu, Birinci Türkoloji Kongresi'nin düzenlenmesine ivme kazandıran temel tarihsel faktörün, Sovyet hükümetinin ulusal politikası, yerel halkların dilini ve kültürünü "resmi olarak" geliştirme girişimi olduğunu belirtti: "Buraya Türk halkları arasındaki ulusal-kültürel uyanış hareketini, Bilim ve eğitim alanında ulusal kimlik, yeni alfabe ve yazı reformu meselesi, Latin alfabesine geçişin ideolojik ve pratik gerekliliği, Türkoloji biliminin oluşumu, bilim insanları arasında ortak bilimsel ilişkilerin güçlendirilmesi, Bakü'nün bir bilim-kültür merkezine dönüştürülmesi ve Azerbaycan'ın 1920'lerde bölgede gelişmiş bir entelektüel ortama sahip olması gibi konular, Birinci Türkoloji Kongresi'nin düzenlenmesine ivme kazandıran tarihsel etkenler olarak değerlendirilecektir. Ancak tüm bunlardan önce, Sovyet döneminde perde arkasında kalan bir başka etken daha vardı. Mesele şu ki, işçi ve köylü hareketinin lideri V.I. Lenin, Latin alfabesinin savunucusuydu. Sonuç olarak, Mart 1926'da Bakü'de düzenlenen Birinci Türkoloji Kongresi, tarihe yalnızca bilimsel bir olay olarak değil, aynı zamanda dönemin sosyo-politik gerçeklerinin bir sonucu olarak da geçti. Kongre, Türkolojinin bilimsel temellerini belirlemenin yanı sıra, Türk halkları arasında bilimsel ve kültürel birliğin güçlendirilmesinde de önemli bir aşamaydı. Ancak 1930'ların sonlarından itibaren SSCB'de ulusal politikanın yönü değişti. Stalin döneminde merkezileşme ve Ruslaştırma politikası yoğunlaştı. 1939-1940 yıllarında tüm Türk cumhuriyetleri ve diğer halklar Latin alfabesinden Kiril alfabesine geçmek zorunda bırakıldı. Bu değişim, insanları kültürel olarak birbirine yakınlaştırmak yerine, Rus dilinin baskın rolünü güçlendirdi, Türk halkları arasındaki yazı birliğini bozdu ve ulusal edebiyatların ve eğitim sistemlerinin Sovyet ideolojik çerçevesi içinde şekillenmesine hizmet etti. Bu nedenle, 1917 Ekim Devrimi'nden sonra Kiril alfabesine geçiş süreci başlangıçta "aydınlanma" ve "modernleşme" kisvesi altında yürütülse de, daha sonra siyasi kontrol ve ideolojik merkezileşmenin bir aracı haline geldi. Önce Latinleştirme, ardından Kiril alfabesine zorunlu geçiş, ulusal kültürleri yeniden canlandırmayı ve aynı zamanda kontrol altında tutmayı amaçlayan Sovyet ulusal politikasının çelişkili doğasını yansıtıyordu. |
Son xəbərlər
|
Xəbər lenti
Təqvim
|

