Hatalar Vebası![]() Zakir, gençliğinde çok sevilen, bilime ve sanata gönül vermiş bir insandı. Çevresinde her zaman saygı duyulan, sade ama duygusal bir genç adam olarak bilinen biriydi. O yıllarda tanıştığı Leman, güzelliğiyle öne çıkan ama daha çok dünyevi arzulara bağlı bir kadındı. Gizli ilişkileri birkaç yıl sürdü. Bu ilişki ilk başta ikisine de mutluluk getirse de zamanla tatminsizlik ortaya çıktı. Zakir yoksulluk içinde yaşadı, maaşı ay sonunu zor getiriyordu. Laman ise daha zengin ve müreffeh bir hayat istiyordu. Sonuç olarak yolları ayrıldı. İkisi de bir daha birbirlerini görmedi. Zakir kendi yoluna gitti, evlendi ve bir aile kurdu. Leman ise bir süre sonra hayatın girdabında kayboldu. 27 uzun yıl geçti. Bir gün Zakir'in telefonuna bilinmeyen bir numaradan bir çağrı geldi. Genellikle bilinmeyen numaralara cevap vermezdi ama bu sefer telefonu kalbinde tuhaf bir hisle açtı. Karşı taraftan genç bir kadının sesi duyuldu. Sesindeki titreme, derinliklerindeki tuhaf heyecan Zakir'i de sarstı. Birkaç dakikalık normallikten sonra kadın aniden şöyle dedi: — Zakir muallim, ben sizin kızınızım... Benim adım Şehla. Bu sözler şimşek gibi çarptı. Zakir afalladı, konuşamadı. Zorla sesini çıkardı ve sordu: — Peki, söyle bana... annenin adı ne? — Annemin adı Leman... Zakir irkildi. Anılar zihninden yıldırım hızıyla geçti. Düşündü, hesapladı - tarihler gerçek oluyor. Yüreği sıkıştı, nefesi kesildi. — Yarın gel, ofisimde buluşalım, - dedi. Ertesi gün ofis kapısı çalındı. Başı siyah bir örtüyle örtülü bir kadın içeri girdi. O kadar örtülüydü ki sadece gözleri görünüyordu. Zakir şaşkınlıkla ona baktı: — Hadi, kime ihtiyacın var? — Benim, Şehla... kızın. Zakir oturduğu yerde donakaldı. Gözleri, sanki odanın duvarlarına ulaşıyormuş gibi karardı. Her zaman modern ve açık fikirli bir insan olmuştu ama karşısında duran siyah giysili kadının görüntüsü kafasını karıştırdı. — Kızım, dedi: yavaş bir sesle, — yüzünü aç, seni göreyim... Şehla tereddüt etse de birkaç dakika sonra yüzünü açtı. Zakir, bu kızın gerçekten de kendisine çok benzediğini gördü. Hatta evdeki kızına olan benzerliği bile onu hayrete düşürdü. Şehla dedi ki: — İnanmıyorsan, sana DNA analizi de yapabiliriz. Zakir elini uzatarak onu susturdu: — Hayır, gerek yok. Kendimi gözlerinde gördüm. Damarlarında kanım akıyor... Sonra derin bir nefes aldı ve sordu: — Öyleyse neden bunca yıl beni aramadın? Şehla yere baktı: — Annem izin vermedi. Adını bile anmama izin vermedi. Tüm çocukluğum babasız geçti. Şimdi başka çarem yok... İki çocuğum var. Maddi olarak çok sıkıntıdayım. Öz babama yönelmenin unutulacak bir şey olmadığını düşündüm... Zakir gözlerini kapadı. Yüreğinde bir kargaşa koptu. Serveti ve malı mülkü taşmıştı. Akrabaları, dostları ve tanıdıkları tarafından saygı görüyordu. Ama gizli bir kızı vardı ve yoksulluk içinde boğuluyordu. — Kızım... — dedi ağır bir sesle, — hayat çok acımasız. Çok servetim var ama kendi kanım mücadele ediyordu. Bunu bilmiyordum... Sonra Leman'dan bahsetmeye başladı: — Annenin yüzünü görmek istemiyorum. Bana çok acı çektirdi. Fakirdim, zar zor geçiniyordum ama o lüks istiyordu. Benim yeterince şeyim yoktu. Sonunda ayrıldık. Onu bir daha hiç görmedim. Ama o zamanlar hamileydi... ve sen doğdun. Zakir bir an sessiz kaldı, sonra devam etti: — Kızım, buradayım. İstediğin zaman gelebilirsin ama evimdeki aileye haber verme. Toplumda nüfuzum var. Gazeteciler bunu duyarsa beni mahvederler... Sana her ay bin manat göndereceğim. Kart numaranı yaz, para yarından itibaren hesabına aktarılacak. Şehla'nın gözleri yaşlarla doldu: — Baba... — diye fısıldadı, — iyi ki annemin dediklerini dinlememişim, sana gelmişim. Çocuklarıma okul üniforması bile alamadım. O çocuklar senin torunların... Zakir titredi. Bir ok kalbine saplandı. Dudakları titredi, gözlerinden yaşlar aktı. Karşısında duran kızını, uzaktaki torunlarını ve kaybettiği 27 yılı düşündü. Hayat ona aynı gün hem sevinci hem de acıyı yaşatmıştı... Görüşmeden sonra Zakir uzun süre kendine gelemedi. Yıllar içinde kurduğu hayat, kazandığı saygı ve nüfuz bir tarafta, yüzüne aniden çarpan gerçek diğer taraftaydı. Gizli bir kızı vardı ve o kız zorluklar içinde boğuluyordu. O günden sonra Zakir, her ay Şehla'nın kartına para aktardı. İlk birkaç ay boyunca Şehla ona teşekkür etmek için sürekli aradı. Sesinde minnettarlık ama aynı zamanda utangaçlık vardı. Zakir telefonu her kapattığında içinde garip bir boşluk hissediyordu. Bir gün yine ofiste otururken kapı çalındı. Şeahla içeri girdi. Bu sefer peçe takmamıştı. Sade ama temiz giyinmişti. Kahverengi gözleri parlıyordu. Zakir şaşkınlıkla ona baktı. Kızının yüzünde hem kendi gençliğini hem de Leman'ın yüzünü gördü. — Baba, — dedi Şehla, — Çocuklarımı da görmeni istiyorum. Onlar senin torunların. Daha önce büyükbabanın sevgisini hiç görmediler. Zakir sarsılmış gibiydi. Yıllardır sakladığı sırrın artık büyüyüp bir torun olarak karşısına çıkması ona hem sevinç hem de korku veriyordu. — Kızım, ben de istiyorum, — dedi titreyen bir sesle, — ama çok tehlikeli. Evdeki aile öğrenirse beni affetmez. Bütün saygım yerle bir olur. Şehla başını eğdi: — Senden hiçbir şey istemiyorum baba. Sadece torunlarının var olduğunu bilmeni istiyorum. Onların da senin gibi bir dedesi var. Zakir kızına baktı ve derin bir iç çekti. Yüreğinde sakladığı babalık duygusu taşmak üzereydi. Aylar geçti. Şehla bazen gizlice ofise geliyor, bazen de telefonda konuşuyordu. Zakir yavaş yavaş torunları hakkında daha fazla şey öğrendi: En büyüğü erkekti ve okulda başarılıydı, en küçüğü ise kızdı ama sık sık hastalanıyordu. Bir gün Şehla, babasına gözyaşları içinde şöyle dedi: — Baba, küçük kızımın ameliyat olması gerekiyor. Paraya ihtiyacımız olacak. Gücüm yok... Zakir hemen yardım etti. Ama bu olay onu geceleri uyutamadı. "Çok fırsatım var ama öz torunum bir hastalıkla mücadele ediyor. Ve herkes beni 'saygın bir insan' olarak anıyor. Bu nasıl adalet?" diye düşündü. Hayatta, gizli tutulması gereken sırlar her zaman düşmandır. Bir gün, Zakir'in karısı -yıllardır birlikte olduğu kadın- yanlışlıkla telefonunda bir mesaj okudu. Mesajda şöyle yazıyordu: "Baba, yarın çocukları sana getireyim mi?" Kadının eli titredi. Gözleri karardı. Sorular beynini delmeye başladı. — Bu kim? Hangi çocuklar? Gizli bir kızın mı var? Zakir donakaldı. Ne söylemeliydi? Neyi saklamalıydı? Hayatı boyunca korktuğu an gelmişti. Karısının gözlerinde hem ihanetin hem de hakaretin acısı vardı. — Zakir, bunca yıldır bana yalan mı söyledin? Sana çocuklar verdim, sen gizlice benimle mi evlendin? Zakir sustu. Söyleyecek söz bulamadı. Ama içindeki babacan his onu sessizliğini bozmaya zorladı: — O kızla evlenmedim. Uzun zaman önce olmuş bir hataydı. Ama o kız benim kanım, kızım. Şimdi iki çocuğu var - torunlarım. Kadın sinirden titriyordu. — Çocuklarımın önünde, halkın önünde nasıl kendini göstereceksin? Gazeteciler bunu duyarsa seni mahvederler. Zakir dudaklarını ısırdı. Tüm hayatını kaybetmek pahasına bile olsa geri dönemezdi. — Sessiz kalamam. Kanım olan kızımı ve torunlarımı kimsesiz bırakmayacağım. O günden sonra ailesinde büyük bir fırtına koptu. Komşular, akrabalar ve dostlar konuştu. Gazeteciler de haberi duydu. Basın şöyle yazdı: "Saygın profesörün yıllardır saklı tutulan gizli kızı ve torunları ortaya çıktı!" Zakir ilk başta çok hakarete uğradı, çok fazla söz duydu. Ama zamanla insanlar onun kendi kızına ve torunlarına baktığını gördü. Bu, bazılarının gözünde suçluluk duygusunu artırsa da, birçoklarının gözünde saygınlık kazandırdı. Şehla gözyaşları içinde babasına sarıldı: — Baba, bizi kaybetsen bile, ben seni asla kaybetmem. Yıllarca seni özleyerek büyüdüm ve şimdi torunların sevgini hissedecek... Zakir kızına sarılıp ağladı. O anda şöyle düşündü: "Bu hayatın vebası, hataların cezası... Ama belki de her gecikmiş hakikatte gizli bir kurtuluş vardır." Şair, yazar Damat Salmanoğlu Türkçeye aktardı: Ramiz Meşedihesenli, Uluslar Arası TÜRKEL Yayın Grubu genel Yayın Yönetmeni. |
Son xəbərlər
Xəbər lenti
Təqvim
|