ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN![]() Köy okulunda başlayan bir yolculuk… Ankara – 24.11.25. Hacı Ahmet Şimşek /Türkel Media/: Elektriğin olmadığı bir evde, iki sınıfın bir arada okuduğu, çoğu zaman tek öğretmenin omuzuna bütün yükün yüklendiği o eski mütevazı düzen içinde büyüyen çocukların hikâyesi aslında bu ülkenin eğitim hikâyesidir. Her yıl değişen öğretmenlere rağmen öğrenmeye tutunmak, bilginin gücünü sezmek ve o küçük köy evinde bile büyük bir dünyanın kapısını aralamak… Öğretmenliğin kıymeti biraz da bu hatıralarda saklıdır: En zor yerde bile bilgiyi bir fidana çevirebilme gücünde. Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenliğin yalnızca bir meslek değil, bir medeniyet taşıyıcılığı olduğunu anlamak için belki de en doğru gün. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” derken aslında bir meslek grubunu değil, bir milletin geleceğini işaret ediyordu. Onun için öğretmenlik, toplum mühendisliğinin en temiz, en meşru, en kutsal biçimiydi. Eski Yunan felsefesine bakıldığında, öğretmenin rolünün insanlığın en eski sorularına kadar uzandığı görülür. Sokrates, öğrenmeyi bir “hatırlama sanatı” olarak tanımlar. Ona göre öğretmen, bilgiyi veren değil, öğrencinin içindeki hakikati açığa çıkaran kişidir. Platon ise devlet düzeninden ideal topluma kadar her şeyin temelini eğitime bağlar; bilgeliğin ancak doğru bir öğretme düzeniyle mümkün olacağını savunur. Aristo ise insanın doğası gereği öğrenmeye yöneldiğini vurgular ve öğretmeni, insanın potansiyelini “fiile dönüştüren” kişi olarak görür. Bu düşünceler, Türk kültüründeki öğretmen anlayışıyla birleştiğinde anlam daha da derinleşir. Yusuf Has Hâcib, “Bilgi insanı yüceltir, öğretmen onu olgunlaştırır” derken eğitimcinin insan karakterini yoğuran ustalığını anlatır. Hıca Ahmet Yesevi ise hakikati aktarmanın bir ahlak meselesi olduğunu vurgular; öğretmeni hem bilgi hem ahlak taşıyıcısı olarak konumlandırır. Bir köy okulunda başlayan eğitim, çoğu zaman büyük şehre gidildiğinde bambaşka bir gerçekle karşılaşır: Kalabalık okul koridorları, yeni ders sistemleri, farklı öğretmenler, alışılmamış bir dünya… Köyün sadeliğinden, bir öğretmenin hem müdür hem rehber hem sınıf öğretmeni olduğu o düzenden büyük şehirdeki karmaşaya geçiş kolay değildir. Ama insanın içindeki o küçük kıvılcım, gaz lambasının ışığıyla okumaya çalışan çocuğun kalbindeki inatçı aydınlık, öğrenmeyi devam ettiren asıl güçtür. Öğretmenler işte o kıvılcımı gören, koruyan ve büyüten kişilerdir. Öğretmenler Günü, yalnızca bir teşekkür değil; eğitimin bir milletin kaderi olduğunu hatırlama günüdür. Türkiye’de öğretmenlik yalnızca sınıfın dört duvarı içinde yapılan bir iş değildir. Toplumun bütün değerleri öğretmenin sesiyle şekillenir: Helâlin ne olduğunu, adaletin neden önemli olduğunu, insanın niçin doğru yaşaması gerektiğini, akılla kalbin nasıl birlikte çalışacağını çoğu zaman ilk öğretmenler gösterir. Bugün, kutsallıkla şekillenmiş eğitim idealinin ışığında; köyde gaz lambasının yanında başlayan yürüyüşün büyük şehirlerde, üniversitelerde, okullarda devam ettiğini bir kez daha görüyoruz ve biliyoruz ki bir millet, öğretmenine verdiği değer kadar yükselir. Bir çocuk, öğretmeninin kalbine bıraktığı iz kadar büyür ve bir toplum, öğretmeninin gösterdiği ışık kadar aydınlanır. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür öğretmenlerin ve akademisyenlerin "Öğretmenler Günü" kutlu olsun. |
Son xəbərlər
|
Xəbər lenti
Təqvim
|

