Kafkas Dağları'nın binlerce yıllık mirası, onun keşifleri ile gün yüzüne çıkıyor: Azerbaycanlı uzman Sabit Coculu, QHA'ya konuştu
13-10-2025, 10:50. Разместил: admin

Azerbaycan Türkü tarihî eser uzmanı Sabit Coculu, kaya resimleri, petroglifler ve taş anıtlar üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çekiyor. Coculu, QHA'ya verdiği özel röportajda bu eserlerin yalnızca Azerbaycan’ın değil, tüm Türk dünyasının kadim tarihine ışık tuttuğunu vurguladı.
Türk tarihinin en kadim izleri yalnızca yazılı kaynaklarda değil, taşlarda da saklı. Azerbaycan coğrafyasının dört bir yanına serpilmiş kaya resimleri, koç ve at biçimli mezar taşları, taş babalar ve petroglifler; bu toprakların Türk yurdu olduğunun sessiz şahitleri niteliğinde. Bu şahitleri gün yüzüne çıkaran isimlerden biri de araştırmacı ve tarihî eser uzmanı Sabit Coculu. 20 yıla yakın süredir Azerbaycan’ın ve Kafkasya'nın farklı bölgelerinde araştırmalar yapan, yüzlerce tarihi eseri ortaya çıkararak onları belgeleyen Coculu, yalnızca bilimsel bir yol izlemekle kalmıyor; aynı zamanda Türk dünyasının köklerini geleceğe taşımak için de mücadele veriyor. Sabit Coculu, kaya resimlerine, petrogliflere ve eski taş yapılarına ilgisinin nasıl başladığını, keşfedilen resimlerin Azerbaycan’ın tarihî ve kültürel geçmişi hakkında neler söylediğini ve buluntuların Türk dünyası ve genel insanlık tarihi açısından taşıdığı önemi Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi.
COCULU: HEPSİNİN TEMELİNDE ANADOLU VE AZERBAYCAN VAR
Yaklaşık 20 yıldır coğrafyacı, bağımsız araştırmacı ve tarihi eser uzmanı olarak çalıştığını ve 2005’ten bu yana Azerbaycan’ın farklı bölgelerine 400’den fazla seyahat düzenlediğini belirten Sabit Coculu, 200’den fazla yeni tarihi eser keşfedildiğini kaydetti.
Coculu, kaya resimlerine, petrogliflere ve eski taş yapılarına ilgisinin nasıl başladığını şu ifadelerle anlattı:
Yaşadığım Borçalı bölgesi tarihi eserler bakımından oldukça zengindir. Orada gördüğüm koç ve at biçimli taş anıtları ilgimi çok çekiyordu. Onları araştırmaya başladığımda birçok tarihi gerçekle karşılaştım. Ayrıca aynı eserleri Ermeni ve Gürcü tarihçilerinin sahiplendiklerini gördüğümde, bu işe koyulmam artık zaruri hale geldi. Araştırdıkça üzerlerindeki birbirinden farklı semboller ve tamgalar da ilgimi daha da artırdı. Tüm bu araştırmaların sonucunda gördüm ki, hepsinin temelinde Anadolu ve Azerbaycan coğrafyasında bulunan, binlerce yıl öncesine ait kaya resimleri vardı.
Azerbaycan’da petroglif ve tamgaların en çok Gobustan, Şamahı, Siyezen, Hızı, Nahçıvan, Karabağ ve Kazak-Tovuz bölgelerinde bulunduğunu söyleyen Coculu, "Koç ve at biçimli taş anıtlar ise Azerbaycan’ın birçok bölgesinde mevcuttur. Taş Babalara gelince, onlar Azerbaycan’ın Şamahı, Astara ve Karabağ bölgelerinde bulunmaktadır." dedi.

TÜRK DÜNYASI ÇOK DAHA KÖKLÜ BİR TARİHE DAYANIYOR
Uzman, çalışmaları esnasında kendisi etkilen birkaç keşif olduğunu kaydederek, "İlki, Şamahı ilinde toprağın altından bulduğum mezar taşı üzerinde güneşi kucaklayan insan resmidir. Diğeri, Eski Hazar (Hazar Türk Devleti) tamgalarının bulunması oldu. Bu da şu anlama gelir ki, Hazar Devleti’nin sınırları, Avrupa ve Rus tarihçilerinin gösterdiğinden çok daha büyükmüş. Son olarak şunu belirtmek isterim ki, bütün keşiflerin her biri kendi kategorisinde hayret verici düzeydedir." ifadelerini kullandı.
Kaya resimlerinin, Türk tamgalı eski mezar taşlarının, kurganların, zoomorfik anıtların ve taş babaların varlığının Azerbaycan coğrafyasının kadim bir Türk yurdu olduğunun en önemli kanıtları olduğunu vurgulayan Coculu, "Kaya resimlerinin içinde dağ keçilerinin (arhar), yırtıcı kuşla avcı tasvirlerinin ve en eski Türk tamgalarının bulunması; günümüzde gerek Anadolu gerek Azerbaycan gerekse de diğer Türk halklarının halı ve kilimlerinde işlenen motiflerle büyük benzerlik göstermektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Buluntuların Türk dünyası ve genel insanlık tarihi taşıdığı önemi, "Bu buluntular, Türk dünyasının çok daha köklü bir tarihe dayandığını ve gelecekte de varlığını sürdüreceğini vaat ediyor. Ayrıca, dünya medeniyetleri arasında hak ettiği değerin korunmasına hizmet edecek niteliktedir." sözleriyle açıklayan uzman, tüm bu buluntuların devlet koruması altına alınması, bunlarla ilgili tarihi belgesellerin hazırlanması, okul ve üniversitelerin ders programlarına konu edilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca mevcut Türk kuruluşlarının bu eserlere daha fazla önem vermesinin zaruri olduğunu dile getiren Coculu, uluslararası akademik dergilerde de bu konuda bilimsel makalelerin yayımlanmasının sağlanması gerektiğini vurguladı.

Coculu, son olarak "Genç araştırmacılara veya meraklılara tavsiyeleriniz nelerdir?" sorunu şöyle yanıtladı:
Bu soruya cevap olarak aklıma tek bir söz geliyor: “Ey Türk! Titre ve kendine dön!”
Вернуться назад